A. PAYLI MÜLKİYETTE ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ
Paylı mülkiyet, TMK m.688’de “birden çok kimsenin maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla mâlik olmaları” şeklinde tanımlanmıştır.
• İlgili maddede tanımlanan paylı mülkiyet hâlini sona erdiren sebeplerden başlıcası “kazaî taksim” yani paydaşlardan birinin talebi üzerine paylı mülkiyete hâkim kararıyla son verilmesidir.
• TMK m. 698’e göre paydaşlardan her biri, paylı malın taksimini diğer paydaşlardan isteyebilir ve paylı mülkiyetin bu yolla sona ermesi “rızaî taksim” olarak tanımlanmaktadır. Şâyet paydaşlar bu hususta anlaşamazlarsa, her paydaş paylaşmanın mahkemece yapılmasını talep edebilir. Bu talebin yöneltilmesi gereken görevli ve yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yere bağlı sulh hukuk mahkemesidir.
• Ne var ki, oy birliği ile paydaşlığın sona erdirilmesi hususunda anlaşamamış olan paydaşların mahkemeden taksim talep etme hakkının bazı sınırları bulunmakta olup, bu sınırlar;
1. Paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması
2. Müşterek mülkiyetin devamına dair sözleşme (idameî şüyû) akdedilmiş olması
3. Malın taksiminin uygun olmayan zamanda talep edilmiş olması
4. Kat Mülkiyeti Kanunu başta olmak üzere bazı kanunlarda ortaklığın giderilmesinin yasaklanmış olması
şeklinde sıralanabilir.
• Paylı mülkiyetin mahkeme yoluyla sona erdirilmesine ilişkin dava hakkında bilinmesi gereken önemli noktalardan biri de, her bir paydaşın davada hem davacı hem davalı olması sebebiyle yargılama giderlerinin paydaşlar arasında bölüştürülmesi zorunluluğudur.
• Kazaî taksim, TMK m. 699 uyarınca iki yolla sona erebilir:
1. Paylı mülkiyete tâbi malın “aynen” bölüşülmesi
2. Paylı mülkiyete tâbi malın pazarlıkla veya artırma ile satılarak bedelin bölüşülmesi
• Mahkeme tarafından önceliklendirilmesi gereken seçenek, malın öncelikle aynen taksime elverişli olup olmadığının araştırılması olup, mahkemece elverişli olduğu kanaatine varılırsa bu yolun tercih edilmesi gerekmektedir. Bu araştırma yapılırken malın niteliğinin yanında, parçaların değer toplamının bütünün değerinden çok düşük olup olmadığına bakılmalıdır. Şâyet malın paylarla orantılı olarak bölünmesi mümkün değil ise, hâkim eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklemek suretiyle de aynen taksim yoluna gidebilir.
• Bölüştürülen paya ivaz eklenmek suretiyle dahi aynen taksim elverişli görülmez ise, hâkim malın hissedarlar arasında umuma açık olarak açık artırma ile satılmasına karar verebilir. Satışın yalnızca paydaşlar arasında yapılmasına karar verilebilmesi, paydaşların oy birliği ile bu husus hakkında rıza göstermesine bağlıdır.
• Hâkim kararı uyarınca mal fiilen paylaştırılıncaya veya mal satılıp mülkiyet devredilinceye kadar paylı mülkiyet sona ermez.
B. ELBİRLİĞİ İLE MÜLKİYETTE ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ
Elbirliği ile mülkiyet, her bir ortağın mülkiyet hakkının, o şeyin tamamına ilişkin olduğu, dolayısıyla “hisselerin belli olmadığı” mülkiyet türüdür.
• Elbirliği ile mülkiyeti sona erdiren hâllerden biri, TMK m. 644 uyarınca ortaklardan birinin, terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı hakkındaki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi talebiyle dava açması ve buna dair hüküm tesis edilmesidir. Kadastro Kanunu’nun ek madde 3’te yer alan hükmüne göre bir mirasçı, miras ortaklığından doğan elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde tapu sicil müdürü, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder ve bu davete itiraz edilmemesi ve paylaşma davası açılmadığı takdirde paylı mülkiyet mirasçılar adına tapu kütüğüne tescil edilir.
• Paylı mülkiyette olduğu gibi, sözleşme ile iradî olarak ortaklığın giderilemediği hâllerde, ortaklardan birinin, ortaklığın sona erdirilmesine karar verilmesi talebi ile dava açması mümkün olup, bu imkân yalnıza TMK m.642 uyarınca miras ortaklarına tanınmıştır.
• Mirasçılardan biri dahi elbirliği ile mülkiyete tâbi terekenin paylaşılması hususunda anlaşmaya yanaşmazsa, diğerlerinin bir paylaşma davası açması ve bu dava yoluyla paylaşmayı gerçekleştirmesi gerekir. Terekenin paylaştırılması davası, miras bırakanın son yerleşim yerinin bulunduğu sulh hukuk mahkemesinde açılmalıdır.
• Aynen paylaşmanın asıl olması ilkesi gereğince terekeye ait malların aynen, bu mümkün değilse gruplara ayrılarak paylaştırılması esastır. Terekedeki malların satılması suretiyle bedelinin paylaştırılması ise mecbur kalınan durumlarda tercih edilmelidir.
• Terekeye dâhil malların bazılarının paylaşılıp bazılarının paylaşma dışı bırakılmasına “objektik kısmî paylaşma” denmekte olup, paylaşma dışı bırakılan mallar hakkında miras ortaklığı devam eder. Ne var ki bu kısmi paylaşma, TMK m. 642 uyarınca mirasçılardan hiçbirinin kısmî paylaşmaya itiraz etmemesi ile mümkün kılınmıştır. Zira, TMK m. 642/2 uyarınca, her bir mirasçıya kısmî paylaşmayı dava etme yanında tümden paylaşmayı dava etme hakkı da tanınmıştır. Dolayısıyla kısmî paylaşma davasının, diğer mirasçı ortakların itiraz etmemesi şartıyla başarıya ulaşabileceğini söylemek mümkündür.
• Miras ortaklığının ortadan kaldırılması maksadıyla açılan paylaşma davasında aynî nitelikteki hüküm kurulmakla birlikte mülkiyet mirasçılara derhal geçmekte olup, taşınmazlar bakımından tapuda yapılacak işlem yolsuz tescilin düzeltilmesi mâhiyetindedir.
Kaynakça: Eşya Hukuku, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ, İzmir, Eylül 2018, 14. Baskı / Eşya Hukuku, OĞUZMAN/SELİÇİ/ OKTAY-ÖZDEMİR, İstanbul 2018, 21. Baskı/ Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, İstanbul 2019, 14. Baskı